Kastamonu-Kınık Kazıları
Keşfi:
1990 yılında, Kastamonu’nun 35 km kuzey-doğusunda bulunan Devrekani İlçesi, Kınık Mahallesi yakınlarında yapılacak olan baraj inşaatı projesinin ön hazırlıkları sırasında, DSİ dozer operatörü tarafından, bir grup Hitit madeni kabı bulunmuştur. DSİ dozer operatörü, Delibeyoğlu Sırtı’na sondaj makinesinin çıkabilmesi için yol açma çalışması sırasında taş ve toprak yığıntısını düzeltirken, dozerinin kepçesine eserler takılmış ve bunları önce “dozerin takım kutusunda” daha sonra şantiyede “valizin içinde çamaşırları arasında” saklamış ve bazı kişilere danıştıktan sonra Kastamonu Arkeoloji Müzesine teslim etmiştir. Aynı yıl, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU, bir görevle Arkeoloji Müzesini ziyareti sırasında, bu eserleri fark etmiş ve yazdığı makalelerle bilim dünyasına duyurmuştur. Kınık, bu eserlerin tanıtımıyla bütün bilim dünyasının dikkatini üzerine toplamıştır.
Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Çorum İli sınırlarındaki Boğazköy-Hattuşa’da bile bu kadar çok sayıda Hitit madeni kabı günümüze değin ele geçmemiştir. Bu kadar önemli bir yerin hemen araştırılması bilimsel açıdan zorunlu hale gelmiştir. 1994 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU’nun bilimsel başkanlığında Kastamonu Müzesi ile birlikte kazılara başlanmıştır. Kazılar, 1994 ten 1997 ye kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Kastamonu Belediyesi Başkanlığı’nın maddi destekleri ile, 2002 yılından itibaren de Kastamonu Valiliğinin katkılarıyla yürütülmüştür.
Delibeyoğlu Sırtı
Kültür Katları:
Günümüzden 4500-4000 yıl kadar eskiye inen en eski yerleşim-atölye, ana kaya üzerine kurulmuştur (MÖ.2500-2000 yılları). Bunlar, taş duvarlarla yükseltilmiş bir çok odası olan küçük mekanlardan oluşmaktadır. Yerleşim içinde çok sayıda fırın kalıntıları tespit edilmiştir. Başka bölgelerde benzeri bulunmayan bu fırın tipleri, Kastamonu’nun en eski metal ergitme fırınlarıdır. Burada yaşayan halk, fırınlarda ergittiği hammaddeyi yakın çevresinden belki de Küre bakır yataklarından temin etmekteydi.
Madenciliğin yanı sıra, tarım ve hayvancılıkla da uğraşmış oldukları ele geçen çok sayıda besi hayvan kemiklerinden ve oraklardan anlaşılmaktadır. Ayrıca, dokumacılıkla da uğraşmışlardır. Çok sayıda dokuma tezgah ağırlıkları ve ip eğirmede kullanılan ağırşaklar ele geçmiştir. Bunlar, Kastamonu dokumacılığının ilk örneklerini oluşturur. Kastamonu kazıları göstermiştir ki, yörede dokumacılığın kökeni, günümüzden 4500 yıl kadar eskiye inmektedir.
Kazı Alanı (Arazi)
Mimaride de büyük bir gelişim göstermiştir. Burada anıtsal bir bina, Valiliğin katkılarıyla ortaya çıkartılmaktadır. Anıtsal bina, çağdaşı zengin Hatti Beylerin sarayları ile karşılaştırılabilecek ölçüdedir. Binanın, 3 metre yükseklikte korunan kale şeklindeki doğu dış duvarı, şimdilik 65 metre uzunluğunda ve 2.5 metre kalınlıktadır. Binanın sadece 6 odası açığa çıkartılmıştır. Ancak, yapının henüz tamamı kazılmamıştır. Yapının tamamı açıldıktan sonra, işlevi anlaşılacak ve bu kadar görkemli bir yapının kimler tarafından kullanıldığı, kültürleri, teknolojik düzeyleri, çağdaş kültürlerle olan ilişkileri burada sürdürülecek sistemli kazılarla mümkün olabilecektir.
Kınık’ta ele geçen ve MÖ.II.Bin sonlarına tarihlendirilen (MÖ.1300-1200 yılları arası) Hitit madeni kaplarının buluntu yerinin bilinmesi, Hitit ve Kastamonu tarihi açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bugüne değin bir çok Hitit madeni kabı illegal yollarla bulunmuş ve yurtdışına kaçırılmıştır. Değerli metalden yapılmış bu madeni eserler, Hitit dini metinlerinde bahsedildiği gibi ya kutsal bir mekana(tapınaklara) ya da sadece kralların gömüldüğü E NA4 (taş ev) lere konulan çok değerli eserler olabilir. İşte, bunların bir benzeri de Kastamonu Kınık’tan çıkartılmıştır. Kınık buluntuları içinde: üçü sağlam olan boğa başlı kutsal içki kapları (rhitonlar), üzerinde hiyeroglif yazıtı olan ve üç figür bantlı çanak, boğa başları ile bezeli kap ayaklığı (tripot), çok sayıda maşrapa vardır. Boğa, Hitit İmparatorluğun baş tanrısı Fırtına Tanrısı Teşup’un hayvanıdır. Dini törenlerde, boğa başlı kaplarla Fırtına tanrısına sunumda bulunulur. Hiyeroglifli çanağın üzerine ise kabartma bantlarla, geyik avı, domuz avı ve aslan boğa mücadelesi sahnesi işlenmiştir. Çanak, Hitit dünyasında tektir. Çanağın üzerindeki hiyeroglif yazıtta “Taprammi” ismi okunmuştur. Taprammi, Boğazköy-Hattuşa yazılı belgelerinde MÖ. 13. yy ortalarında Hitit Kralı IV. Tuthalia zamanında yaşamış önemli bir saray görevlisi olarak geçmektedir. Çanak üzerindeki yazıt, Kastamonu’da tespit edilen en eski yazıttır. Gerek boğa başları ve gerekse av sahneli çanak, Saray görevlisi Taprammi tarafından Fırtına Tanrısı Teşup’a sunulan adak kapları olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, kapların buluntu yeri olan Delibeyoğlu Sırtı, ya Fırtına tanrısı Teşup için hazırlanmış kutsal bir alan ya da Fırtına tanrısına ait tapınak için üretimin yapıldığı atölye yeri olmalıdır.
Hitit yazılı belgelerine göre, Kızılırmak’ın kuzey-batısı için bir çok lokalizasyon denemeleri yapılmaktadır. Kastamonu ve çevresi, Tumanna Ülkesi olarak gösterilmekte, Maşa Ülkesini de Devrekani (Kınık)’ye yerleştirmek istemektedirler. Tumanna Ülkesi, Hitit metinlerinde ilk kez büyük Hitit Kralı I.Şuppiluliuma’nın hükümdarlık yıllarında, Çankırı İline yerleştirilen Pala Ülkesi ile birlikte anılmaktadır. Başlangıçta Hitit Devleti’ne düşman olan bu ülke, daha sonra, devamlı olarak bağlı ve dost kalmıştır. Hitit Devletinin yıkımına kadar da bu bölge Hitit’e bağlı eyalet olarak görülmektedir. Pala ve Tumanna Ülkeleri devamlı olarak Gaşka saldırılarına maruz kalmış ve yağmalanmıştır. Buna rağmen madeni kapların yapıldığı dönem olan MÖ 13. yy ortalarında bile bu bölge Hitit Ülkesine bağlı bir eyalet görünümünde olduğu Kınık kazıları ile kanıtlanmıştır.
MÖ. I.Binde batıdan gelen Deniz Kavimleri Göçü bütün Anadolu’nun siyasi ve sosyal düzenini bozmuştur. Bu göçler, Anadolu’da İmparatorluk kurmuş Hitit Devletinin de çöküşünü hızlandırmış ve Anadolu’nun siyasi düzenini bozduktan sonra, güneye Suriye’ye ve Mısır’a kadar dayanmıştır. Anadolu’da, MÖ.1200-800 yılları arasında siyasi düzenin kurulmadığı ve yazının kullanılmadığı karanlık bir dönem yaşanır. MÖ.800 lerden sonra Orta Anadolu’da Frig Devleti, Doğu’da Urartu Devleti, Güneyde Geç Hitit Beylikleri kurulmuştur. Orta Anadolu’da Frig kültürünün etki alanı kuzeyde Kastamonu-Kınık üzerinden Sinop’a kadar uzanmaktadır.
MÖ. I.Binin ilk yarısında Kınık yerleşimi, Frig kültürü etkisi altındadır. Madencilik, dokumacılık ve çanak-çömlekte ileri düzeyde olduğu ele geçen çok sayıdaki buluntulardan da anlaşılmaktadır. Kınık’taki antik madencilik ve dokumacılık geleneği binlerce yıl hatta günümüze değin devam etmiştir.
Arş.Gör. Elif GENÇ
- Devrekani HEM Kursiyerleri Çocuklar İçin 350 Adet Atkı ve Bere Ördü.
- Devrekani’de Islah Edilmeyen Çay Taştı , Çiftçinin Ürünü Sular Altında Kaldı.
- Yunus Emre İlkokulundan SMA Hastası Ela ve Berat Bebeğe Yardım Eli
- Orman İşçileri Kura Sonuçları Açıklandı .İşte Asil ve Yedek Liste !!
- 3 BİN 250 ERKEK BEKÇİ ALIMI İÇİN BAŞVURULAR BAŞLADI
- Takımlar
- O
- G
- B
- M
- AV
- P
- 1-Taşköprü Spor
- 2
- 2
- 0
- 0
- 7
- 6
- 2-Devrekani Belediye Esnaf Spor
- 2
- 2
- 0
- 0
- 3
- 6
- 3-Kastamonu Yolspor
- 2
- 1
- 1
- 0
- 1
- 4
- 4-Seydiler Spor
- 1
- 1
- 0
- 1
- 1
- 3
- 5-Cide Belediye Spor
- 2
- 1
- 0
- 1
- 0
- 3
- 6-Kastamonu Orman Spor
- 2
- 0
- 1
- 1
- -4
- 1
- 7-Tosya Spor
- 2
- 0
- 0
- 2
- -2
- 0
- 8-Çatalzeytin Spor
- 2
- 0
- 0
- 2
- -6
- 0